17 Yaşında Bir Liselinin Hayal Dünyası...

4/17/2014

EBUSSUUD EFENDİ

Muhteşem Süleyman güneşli bir günün sabahı, Topkapı Sarayı`ndakı Has Oda`dan çıkar, arka bahçeye gider. Ağaçlardan birkaçının yapraklarının buruştuğunu fark eder. Hemen yanlarına yaklaşır ve eliyle tutup incelemeye başlar. Biraz sonra ağaçların neden buruştuklarını anlar. Karıncalar sarmıştır o güzelim dalları. Aklına ağaçları ilaçlatmak gelir. Fakat birkaç dakika daha düşününce bu fikrin o kadar da iyi olmadığını anlar. Karıncalar da can taşıyor, ağaçları ilaçlatırsa ölebilirler. İşin içinden çıkamayacağını anlayan Muhteşem Süleyman, bu konuyu danışmak için hocası Ebussuud Efendi'yi aramaya koyulur. Hocasının odasına gider, ama hocası odada yoktur. Hemen oracıkta bulduğu kâğıt parçasına kafasına takılan soruyu edebî bir üslupla yazar ve hocasının rahlesine bırakır. Birkaç saat sonra hocası odasına gelir ve rahlenin üzerinde el yazısı ile yazılmış kâğıdı görür. Eline hat kalemini alan Ebussuud Efendi, talebesinin soruyu yazdığı kâğıdın altına bir şeyler yazar ve kâğıdı rahleye bırakır. Süleyman bir ara tekrar hocasının odasına uğrar. Hocası yine yerinde yoktur; ama rahlenin üzerine bırakmış olduğu kâğıdın üzerine kendi yazısı dışında bir şeylerin daha yazılmış olduğunu görür. Merakla kâğıdı eline alır ve okumaya başlar. Yazıyı okuyunca yüzünde bir tebessüm belirir. Hoca, Süleyman`a manalı bir cevap vermiştir:


+ Meyve ağaçlarını sarınca karınca 

   Günah var mı karıncayı kırınca?

- Yarın Hakk'ın divanına varınca 

  Süleyman'dan hakkın alır karınca.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder